Social Icons

26 Nisan 2020 Pazar

Bir Yasaktan Bir Yasağa



Bir önceki sokağa çıkma yasağının üzerinden tam kırk sene geçmiş. Kırk Yıl. Halid Ziya gibi oldum birden.

12 Eylül 1980 çocukluk ve gençlik arasında salınışımızın karanlık günlerini hatırlatır. Kurtarılmış bölgeler, makineli silahlarla taranan kahvehaneler, özellikle evimizin hemen yakınındaki Fevzi Çakmak Lisesinde her daim yaşanan kavgalar, başımızın üstünden geçen kurşunlar, dayağın envaiçeşidi, acının bin türlüsü... Lisenin bahçesi top oynadığımız saha olmaktan çok şucu, bucu diye yaftalanan gençlerin birbirini kırıp geçirdiği yerlerdendi. Ve akşam... Akşam, sokakların vatandaşlara yasak saatleriydi. Dışarı çıkmak cesaret isterdi. Güvenlik hak getire. Şu kadarını söyleyeyim siz çok anlayınız: Evde, kaçıncı katta oturursanız oturun, pencere kenarına oturmak dahi cesaret isteyen bir işti.

Bu süreç birden kesildi. 12 Eylül'dü. 1980'di. Sabah, radyodan marşlar çalınmaya başlandı. Önce İstiklal Marşı sonra Harbiye Marşı. Ardından Milli Güvenlik Konseyi ‘bir numaralı’ bildirisinin okunmasıyla 1980 darbesi resmen duyuruldu. Dedim ya çocukluktan gençliğe tırmanıyoruz. Tuhaf durumu anlamaya, daha önceden darbeye şahit olmuş büyüklerin korku dolu gözlerini çözmeye, gergin ve endişeli sözlerini anlamaya çalışıyoruz. Sokaklar boşaldı. Buna sokağa çıkma yasağı dediler. Silahlar patlamaz, ölüm haberleri gelmez, anarşi depreşmez olmuştu. Boşalan sokaklarda askerler vardı. Askeri araçlar durmadan gidip geliyor, köşe başlarında eller tetikte askerler bekliyor, sıkı sıkıya kapıları kapalı evlerin ahalileri endişe ve korku ile bekleşiyordu. Bu hâlin neticesini seneler sonra herkes çok iyi anladı. Basılan evler, derdest edilen insanlar, ihlal edilen yasalar, dikte ettirilen neler, neler...

İlk birkaç günden sonra tedirginlik yerini başka önceliklere bıraktı. Darbenin ne yana, nasıl seyredeceği değil ekmek ilgilendiriyordu bizi. Ekmek. Senelerce adres tarif ederken de sıkça paylaştığımız ve lakin şimdi yerinde yeller esen Ümit Fırını açılacak, ekmek olacakmış dediler. Bu iyi haberdi. Açlık giderildikten sonra demokrasi, darbe, Kenan Evren, anarşi konuşulabilirdi. Tövbe. Ne konuşulması: Susulabilirdi.

Eve, bakkal ya da fırından ekmek almak her zaman çocukların işi olmuştur. Bakmayın bugünlere. Bakmayın şimdilerde bina hizmetlisinin, online sipariş elemanlarının veya babanın ekmek getirdiğine. Kural öyle idi. Ekmeğin yanı sıra akmayan sular için de ilk müracaat kapısı çocuklar olurdu. Anne terliği yemeden fırlanır, cami çeşmesi veya bir inşaatın kuyu tulumbası tespit edilir bütün mahalleli ellerinde kovalar, güğümler, bakraçlar su taşınırdı. Öyle vakitlerdi. Zor zamanlardı. Geçmiş/ti.

Çocuktuk ve ekmek bizim işimizdi. Askerler çocuklara ses etmezdi. Yetişkinlere ön yargıyla bakan askerler çocuklara gözlerinin birini kapatarak bakarlardı. Üç sokak ötedeki fırına ilk günler tedirgin, sonraki günler keyifle gidip gelirdik. Kimler? Tabi bütün çocuklar. Askeri araçla gidip gelenler fırça atar, kovalar, onları atlattıktan sonra boş sokak ve caddelerin keyfini çıkartırdık. Sivas caddesinin ortasından elimiz belimizde bir meydana kadar bakar, kimseyi göremez ve acayip keyflenirdik. Sonra meydana arkamızı dönüp bir Çifte Kümbetlere bakar, bir keyif daha alırdık. Bir istilanın üzerinden zafer havasına giren çapulculardık. Sokak bizimdi, cadde bizim, hürriyet bizim... Kayseri'nin en meşhur ve en işlek caddesinin ortasına kale taşları dikip maç yapmanın başka bir izahatı olabilir mi? Kaç gün hem de!..

.../...

Şimdi oturduğum yerden aşağı sokağa bakıyorum. Sokaklar, çocuklar için yasak. 20 yaş altı uzun zamandır 65 yaş üstü ihtiyarlarımız gibi çıkamıyorlar sokağa. Ekmek, fırıncılar tarafından kapılarımıza getiriliyor. Bütün ülkede sokakların bomboş olduğunu, görevliler dışında bir de kafası kırık birilerinin sokakta olduğunu, bunlara cezai işlem yapıldığını her saat başı ekranlardan izliyoruz.

Yine zor günlerden geçiyoruz.
Yaşayan görüyor.
Sokaklar bomboş.
40 yıl önceki gibi.

2 yorum:

  1. Bir istilanin üzerinden zafer havasına giren çapulculardık.şimdi ben aynı havaya ince minare Alaaddin ve tüm Konya sathında giriyorum bilesin. Şu kafası kırık birileri diyorsun ya ha işte onlar kafası kırık numarası yapan çapulcular. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seni Alaaddin değil de Yahyalı havası ıslah eder bu dakikadan sonra :)

      Sil

 
 
Blogger Templates