Sayfalar

2 Ocak 2012 Pazartesi

Yalnızlık bir tarihtir


Ali Çolak yalnızlıktan sesleniyor:

Devirler, insanlar değişiyor, yalnızlıklar yerli yerinde. Yahya Kemal yalnız, Hâşim yalnız, Tanpınar yalnız, "Bugün hep birisiyle konuşmak istedim. Bu kahrolası güzel kentte şöyle gönlümce konuşabileceğim hiç kimsem yok." diyordu bir mektubunda. 1970´lerin ikinci yarısında Oğuz Atay yalnız. Yalnızız... Edebiyatımız, bir yalnızlık tarihi olarak da okunabilir pekâlâ. Hilmi Yavuz, "Yalnızlık bir tarihtir..." demiyor muydu?

Peyami Safa romanı kadar yalnızız. Bakmayın etrafımızda şen şakrak gezinip "ses" edenlere. Her biri "hayal meyal" onların.
Dizleri dizlerimize değmediği sürece dostların sohbetleri de hayal.

Sezai Karakoç yalnızlığı mermer sütun değil mi karşımızda. Kendini ısrarla yalnızlaştıran İsmet Özel, yapayalnız olduğunu haykırmıyor mu dizelerinde. Karlı bir gece vakti uyandırılacak dostlar "sır" artık. Sımsıkı karlar altında.

Yalnızız. Sesimize ses verenler harfsiz bir alfabe. Kim okur, kim yazar kahrımızı?
Etimize battıkça yalnızlık, yapayalnızız.

Yalnızlık bir tarihtir. Altında biz yatarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder