Sayfalar

2 Ağustos 2013 Cuma

Ömür Gibi

Yaz geçiyor.
Ömür gibi.
Geçici olan her şey gibi geçiyor yaz.

Her gün bir kaç yaprak sararıyor yaz ortasında; her gün bir kaç kuru yaprağa basıp geçiyorum bahçeye çıkarken.
Bu ne hal, ne çabuk güz özlemi demeden edemiyorum hâ karşısında.
Gün boyu sırtımızda kazan kaynatan güneş el etek çekince hızla uzanıyoruz hırkalara, ceketlere. Üşüyen ayaklarımız çorap arıyor, bir pencere daha kapatıyoruz gecenin yüzüne.

Takvime baksan eyyam-ı buhur diyorum.
Gündüz güneş, çölden el almış.
Gece mi?
Sorma gitsin.
İşte ders kitaplarından kaçmış karasal iklim.

Yapraklar ne yapsın bir sıcak bir soğuk karşısında?

Kışa ihtiyat gereklidir fehvasınca ağaç.

***

Yaz bana teslimiyet ve sükûn getirirdi.
Sanki Faruk Nafiz'in Heyecan Ve Sükûn'u gibi gelirdi yaz.
Bilirdim ruhumun teskininden mevsimin yaz olduğunu.
Bilirdim susmalardan yaz kokusunu.

Bilirim ilk gençlik çağlarımda yaza karışmış ramazan huzurunu.
Bu yaz, bu ramazan hatırlarla çok eskilere taşırken beni, içimde kocaman bir korku Ağustos içinde: Yaz bitiyor.

Yaz bitiyor.
Ömür gibi.
Geçici olan her şey gibi bitiyor yaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder