Kasım sonudur ağaçlardan suların çekildiği tarih. Can emanetini bahara, suların damarlarında yürüyeceği tarihe kadar sahibine teslim eder ağaçlar. Bir kuru dal, bir kuru odun parçasıdır artık o.
Bu sene erken bastıran soğuklarla dal ve yaprak ayrılığa çabuk düştüler. Belki kasım ilk haftasıydı. Birden kar, birden ayaz, birden kara yüzü ile kış göründü. Tenlerine değer değmez kar, yaprağı alaşağı etti; nazenin bir salınışla ağaçların ayakları dibine yığdı, bıraktı. Sahne soğuğundu.
Bu sabah, bir kaç dikmenin yerini değiştirmek için kış yüzlü bahçeye adım attım. Her taraf yaprak, her yan mahzun idi. Bismillahla toprağın böğrüne sokulan kürek toprağın buz tutan yüzüyle tanıştı. Kürek dalınca toprağa munis yüzüne ulaştı. Yer altında huzur devam ediyordu. Çabucak yer değiştirdi dikmeler. Bir kaç asma için uzun süre uğraşmam; kök sökmenin zahiri ve batıni bütün yönlerini yakin olarak bilmem gerekti. Öyle oldu.
Sıcak mekanlarda çaylarını, kahvelerini yudumlarken insanlar, "gözünü yeni yerinde açsın" diye güzden yer değişikliği yaptırdığım dikmelerle meşgalem soğuğun iştiraki kadar yorgunluk ve ağrılarla güne mührünü vurdu.
Şimdi bir güz düşlemesi yapabilirim.
Sıcacık bir güz.
Söz Düşü:
Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara.. Ağaçlar ser verir, sır vermez rüzgara...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
"bir soğuk yel eser
YanıtlaSilüşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle"
Ülkü Tamer