Sayfalar

25 Aralık 2011 Pazar

Erdal Bak... Kal!


Onur Ünlü'nün afilisi Leyla ile Mecnun, ilk bölümünden itibaren izlediğimiz ve müptelası olduğumuz tek dizidir. Çoluk çocuk yayın günü başına üşüşürüz televizyonun. Daha jenerikte görür görmez sırıtmaya, dilimize yerleşen esprilerden birini patlatmaya başlarız. Harbiden güleriz bu diziye; harbiden kendimize, sokağımıza, komşularımıza dair izler yakalarız; hemen her bölümde "dalga"ya aldığı sair dizilere göndermelerine, sıradan şakalarla dahi gözlerimiz içinde şimşek çaktırmalarına acayip meftunuz.

Ekip birbirini tamamlıyor, roller üzerlerine yakışıyor, yayın saati dışında pek afili duruyor Leyla ile Mecnun.

Leyla ile Mecnun'da hücum hattını tek başına elinde tutan İsmail Abi ve onun eskimeyen büyük, büyük sülalesi müstesnadır bizim için. Kopmamız için onu görmemiz kafidir ve fakat ne Mecnun'un ve babasının, ne Yavuz'un ve ak sakallı dedenin, ne eski ve yeni Leyla'nın ve tipitip arkadaşlarının varlığı değil bizi diziye kilitleyen, Erdal Bakkal'dır.

Sevgili veresiye defteri iltifatının ve samimiyetinin banisi Erdal Bakkal ne derseniz deyiniz, hangi yönünü ele alırsanız alınız, nasıl bakarsanız bakınız merkezdeki olmazsa olmaz unsurdur. O bizim adamımız. Dobra yanımız. Fenomenimiz. Çünkü o akıl almaz, akıl verir. Patavatsızdır ve kimsenin işine gelmeyen yanlarını suratlarına haykırır. Egoisttimiz bizim. Patavatsızlar şahımımız. Nadide tuzluğumuz.

Biz adı Erdal olan herkesi Erdal Bakkal görüyoruz şimdilerde. Dansına meftunuz. Ruh hastası bu muhterem ve mübarek zat ya tez elden klonlanmalı ya da bir sürü çocuğu olmalı ve nesli devam etmeli... Erdal Bakkalsız sokak eksik, ictimai hayat güdük, beşeri münasebetler nakıstır.

Yaşasın "Bakkalın camında "veresiye olur" ibaresiyle gönüllerde taht kuran Erdal Bakkal!.."
Yaşasın "Bakkal oğlum adam, bakkal!" hezeyanının muhatabı.
Yaşasın Erdal Gencebay...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder