Sayfalar
▼
25 Aralık 2011 Pazar
İçte yazı
Sinsi sinsi yaklaşıp müstehzi soruyor: Yazınca ne olacak?
Ona cevap vermiyorum. Maksadının ne olduğunu biliyorum çünkü. Yarın başka bir işe koyulsam yine gelecek, benzer sorular soracak, zihnimi karıştırmaya çalışacak. O benim tembel yanım ve onu en iyi ben bilirim.
Lakin yazmak sıkça yakamda duruyor. Arsız bir sinek gibi kovalıyor beni. Hem bana yazdırıyor bu tedirginlik veren evhamlarıyla hem beni mutlu kılıyor.
Bu mutluluk işte bende sorulara dönüyor.
Yazmak bir kibir gösterisi değil midir? Yazarak hangi deliliklerimi gizliyor, hangi deliliklerime kılıflar uydurarak herkesi kandırıyorum? Abartılan her tercih tehlikeli değil midir? Fazlasıyla evet değil mi?
Elimin altında sıra sıra harfler. Ortasında ben. Bir maestro edasıyla parmak uçlarımdan harekete geçiriyorum harfleri. a'nın yanına en çok h yakışıyor diyorum. çocuk yazıyorum ve bütün çocukluk hatıraları ictimaya koşuyor. kar demem ağlamam için yeterli. Parmaklarım sızlıyor anne...
Yazmak dedikçe yüzüm değişiyor. Şekilden şekle giriyor ellerim. Dağınık harflerden darmadağınık hikayeler görüyorum satırlarda. Pişmanlıklar, sevinçler, hüzünler, utanmalar, kibirler...
Alçak gönüllülük sahte.
Tevazu değil ensemdeki ses.
Yazınca ne olacak?
Hakikat.
Bir şair patlaması: Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
Hiç boş yere değilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder