Bir zamanlar.
Sebepsiz hüzünlerle devrilirdi ikindiler.
Bir buluta iliştirirdik en naif kelimeleri; uzak, bilinmez diyarlardaki malihülyalarımıza arz ederdik.
Utangaç ve suskun; yalnız ve aşık kişilerdik bir zamanlar.
Bir zamanlar.
Bir çocuk dizinde kabuk bağlamış yara kadar tedirgin yaklaşırdık dünyaya. Hızlı yürüsek yer alınacak, koşsak gök gücenecek sanırdık. İtidal ile yaşamayı fısıldamıştı annelerimiz kulaklarımıza. Biz ninnilerle merhameti tatmış, annelerimizin nefesi ile vicdan emmiştik bir zamanlar.
Bir zamanlar.
Bir ölüyle bütün şehir ölür, kalabalık geçerdik mezarlıkların içinden. Binlerce mevta ile geçerdi mezarlıklar içimizden. Tadılacak için bir yanımızda ölüm bir yanımızda sabır ve metanet taşırdık. Siyaset ile kirletilmezdi ölüm. Gazete ve ajanslar edeple taşırdı bir hayatın nihayetini. Takdir ile taltif nasıl yan yana gelir bilirdik, bir zamanlar.
Bir zamanlar.
Ramazanı kokusundan tanırdık hilal sırrı ayan etmeden. Orucumuz bir sır idi Rab'le aramızda. Ne biz orucumuzu beyan ederdik cümleye ne oruçsuz bir göğüs... Sırra ilhak bir zamandı Ramazan. Bir tespih sükunetinde devrilirdik iftardan sahura. Gözlerimizde ışık, yüreğimizde sevinç, dilimizde dua. Biz bayrama çocuklar gibi yağardık.Bir zamanlar.
13 Ağustos 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder