Social Icons

2 Mart 2011 Çarşamba

Şair Kimdir, Şiir Nedir?

Şair Kimdir?

Galib Dede bu soruya şöyle cevap veriyor: "Şair, nükte-senc (nükte tartıcı, nükteli) , suhan-senc (hesaplı, ölçülü konuşan), ehl-i dil, güzel meşrepli ve mutedildir. Şair olacak kişide dert ve üzüntü bulunmalıdır; onun bir çok belalara uğraması kaçınılmazdır."

Galib’in bu genel tariften sonra şair için öngördüğü husus şudur: "Yanağa ve dudağa tenezzül etmeyip görülmedik gül açmalıdır. Şiirin çıktığı bütün yollarda koşturduktan sonra “hayâl şahini” şiir ceylanını avlamalıdır. Şair dedikodularla uğraşmamalı, fikir şarabının denizine dalarak inci çıkarabilmelidir. Aksi halde kaş göz kelimelerini bir araya getirerek, yerli yersiz Arapça kelimeler kullanmak şairlik değildir." Galib, böyle şairleri bir yumurta yumurtlayıp gıdaklayarak bütün köyü ayağa kaldıran tavuğa benzetir:

Mânende-i mâkiyân-ı garrâ
Yek beyzâ hezâr fahr ü da’vâ

Şair, ağızlarda sakız gibi çiğnenen sözlerle uğraşmak yerine “taze eda”ya el atıp “yeni bir yol” açarak, denenmemiş ve denilmemiş olanı bulup söylemeye çalışmalıdır:

Merd ana denir ki aça nev-râh
Erbâb-ı vukûfu ede agâh

Şairlerin sözleri gönül ve aşkla ilgilidir:

Şâirleriz alaka-i dildir kelâmımız
Yek rişte üzredir güher-i intizâmımız

Şairin aşktan başka bir şeye söz cevherini harcaması uygun değildir:

Hiç aşktan özge şey revâ mı
Sarf etmege gevher-i kelâmı

Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi Galib, şairi, şiirleri ve mazmunları yeni bir eda ile söyleyen kişi olarak tanımlamaktadır.

Şiir Nedir?

Galib Dede, eserlerinde şiirin tanımını bir kilim gibi ilmik ilmik dokur. Bir resmi tamamlar gibi bu tarifi parça parça verir. Her şeyden önce söz Allah’ın armağanıdır; insan bu hediyeye lâyıktır. Şiir bir mu’cize, dil kılıç, kâğıt ise peygamberdir; güzellik ülkesi bu araçlarla fethedilir:

Feth ü teshîre yeter kişver-i hüsnü Galib
Mu’cize şi’r ü zebân tîğ ü peyember kâğıd

Şiir, kalpten doğan bir gönül çocuğudur. Şiirde ilham ve şairlik yeteneği her şeyden önemlidir:

Veled-i kalb yeter zâde-i tab’ım Galib
Pîr-i endîşeme etfâl-i gam olmasa mürîd

Galib Dede, “lafız”larının şişesinde hayal perisinin kanat çırptığını söyler. Onun sözleri, hayal gücünün ulaşabileceği en uç noktaya, sihir derecesine ulaşmıştır: Kelimeler şişe, hayaller ise peri çocukları. O, kelimelere yüklediği yeni anlamlarla onları büyüleyici bir söyleyişe ulaştırır:

Şîşe-i elfâzımız sahbâ-yı tahkîk istemez
Bir perîzâd-ı hayâle cilvegehdir her biri

Şair için sihir kadar etkili bir şiire ulaşmak kolay olmamıştır. O, ateşler içinde yanarak sözü inci haline getirmiştir:

Yah-pâre kadar kıymeti yokdur bilir ammâ
Galib düşüp ateşlere nazmı güher etti

Galib Dede şiire hangi pencereden bakıyorsa şairi bu pencerenin hizmetine koşturuyor. Israrla şairin tek aracının, bütün sermayesinin dil olduğu gerçeğine çağırıyor hem şairi hem bizi. Dede'den hareketle şaire dil ustası demek abes olmasa gerek. Ki şair ya doğrudan doğruya kendini anlatan, kendine ait, kendince bir dil peşinde koşar yahut var olan dilin derinliklerini arzular.

Mallerme, "Şiir kelimelerin dinidir" derken farklı bir şey mi söylüyor? Sanmıyorum.

İkinci yeni şairlerinin dil hapishanesinden dil hürriyetine kaçış serüvenleri de şiir için bir arayıştan başka bir şey değil ki. Uzak ve yakın çağrışımlar için dil; imge için dil; şiir için dil...Bilinenin uzağında, tanıdığa yakın.

Galib Dede asırlar öncesinde tarifi yapmış, hükmü koymuş.
Beliğ Sultanım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
 
Blogger Templates