asra düşen yirmi ve bir
mutsuz maskeler asıyor göklere
yüzler çarpıyor ne kadar kara kelimeler yâr paçavra
yüzler çarpıyor yaprak hep sarı saçlar tarümar
her pişmanlık ağızda çakıl taşları
her ah külden yuva
yaşlanıyor ve ansızın günle batan
bir çayla karıştırılan muhabbet duruyor
bir buluta el veren sevinç eğiliyor yüreğe
deliren umutlarla canhıraş bir kuş fırlıyor rüyadan
suya sokulan yangın ayaklar koşuyor gece
denize sarılmadan gece vah
söz buruk ve kirleniyor
sokağa bıraktığımız ne varsa
bir kocaman mutsuzluk ortancanın rayihası
bir yerde ve hep zaman
sevgili kelimelerle aya bakıyor
nasıl mutsuz açar çiçek, nasıl yer direnir, göğ kararır
saçlarıyla sevgili alna değince rüzgar
elma kırmızı ayva sarı aşk eleğimsağma
diz döküp avcuna düşüyor eğri dut
yâre ram kalb
çocukla yere vuran dal
fısıltı ile açıyor gonca
bir taşa takılan ayak mutluluk
düşülen kucak sevgili olunca.
asra düşen yirmi ve bir
bıçkın serseri deli bora
huzurun kanında.
29 Haziran 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder