Eski bir şarkı hazzıyla şenleniyor ruhum. Sevgili Dostum... Sevgili Dostum... Sevgili Dostum... Kağıtlardan kaçamayan bir gönül mahkumunun prangaları gibi duruyor hitaplar. Kuru, yavan ve tekdüze hayata kanalize bir alışkanlıkla değil kırık bisikletlerin, dizde yaraların, teravih koşuşturmalarının, taze çim kokularının, hanımellerin, başı öne eğip mütebessim heyecanların tadıyla sesleniyorum Sevgili Dostum...
Uzun konuşmaların hülasası gibi çöküyor akşam. İşte diyorum eski yaz akşamlarından bir akşam. Hangi saikle yaz akşamlarının tılsımı gönle yuvalandı bilinmez, hep ıhlamur kokusuyla, hep ansızın kayan bir yıldızla, hep tarife sığmayan bir huzurla geliyor yaz akşamı. Önce babalar konuk oluyor yaz akşamlarının sefalarına sonra babalardan mazi sigasıyla ayrılıp bizi konuk ediyor aynı akşamlar. Göz ucuyla tıfıl bebelerimizi gözetleyip iğde kokularıyla gülüyorlar. Sevgili Dostum hitabı şimdi denilen tamahkâr tüccara o günlerden bakiye sanıyorum. Balkon sefaları gibi kalmış tadı yüreğimde. Ansızın kol veren gül üzümünün hayretiyle anıyorum eski yazları. Sevgili Dostum...
İşte bir yaz akşamı daha Sevgili Dostum.... Özlemişim. Sadece ben mi? Kâinat özlemiş. Dallar sürgün üstüne sürgün duruyor. Şıvgınlar deli zamanlı gençler gibi. Tohum toprağa düşmeye görsün, bir kaç günde fışkırıyor toprağın kara bağrından. Erciyes'in doğusuna yerleşmiş bir mukim olarak senin baktığın göğe senin baktığın gibi bakıyorum. Aynı yıldızı, aynı bulutu, aynı göğü paylaşmak.
Ben yaşar gibi yaparken
Sen yaşamış gitmiş iken
Gök ikimize birden bakarken Sevgili Dostum...
Senle yudumlanan akşam çayına salıyorum kelimeleri. Koyu bir demin hasret kokusu fesleğenden taşıyor. Kıraatı pek latif bir ağızdan rahmanın ayetleri... Sevgili Dostum... Sabırla düşüyor yaprak suya. Göze hüzün düşüyor. Gönle yaş. Ansızın gelen akşamlar gibi ansızın giden dostlara sesleniyorum uzun uzun. Sevgili Dostum...
Akşamı heybeme sarıyorum bütün yaşanmışlıklar adına.
Sevgili Dostum...
9 Haziran 2011 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder