20 Aralık 2011 Salı
Tenhaya Düş
Söz sahibi insanlar yalnız gözleri ile konuşurlardı. Sessiz, harfsiz, cümlesiz... Ne çok şey söylerdi o bakışlar. Hikmet diliyle konuşmak denirdi buna. Gönül akardı. Yürek taşardı.
Sözün söz olduğu o zamanlardan sözün kuru gürültü olduğu devrana geldik. Herkes konuşuyor. Daima konuşuyor. Ne çok konuşuyor. Bir tek konuşmayan o söz sahibi insanlar, hep susan, daima susan.
Bu kadar kalabalık iyi demez. Tenhaya düşen diri bir yanımız olmalı değil mi? Ne buyruluyor: “Issız yerlerde kendin için bir evren ol!” Eski zaman bilgeleri gibi, sükuta boyanmış dervişler gibi, peygamberler gibi...
Şehir geçiyor kalabalığıyla kafamızdan. Caddeler hıncahınç araba dolu. Sokaklar insan kaynıyor. Apartmanlar, Alış veriş merkezleri, fırınlar, marketler, okullar... Dört yanımız sesler bulvarı. Çıkmaz sokaklar bile.
Koşuşturmaca, telaş, panik: Modern hayat.
Senin dağın neresi?
Issızlığın?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder