21 Mayıs 2012 Pazartesi
Boş reçete dolu cihan
Doktor, boş bir reçete yaz bana. Kelimesiz, mürekkepsiz, mühürsüz, imzasız...
Boş bir reçete.
Arkasına Sevgili Hayrettin Oğuz'un şu anekdotunu ekleyiver Doktor.
Haydi:
Çölde dolaşmakta olan Mecnun bir gün çocuklar veya onların halini bilen birileri tarafından kayalara çizilmiş, kendisi ile Leyla’nın suretini görür. Gider ve Leyla’nın suretinin üzerini çizer ve karalar.. Onun bu halini ve yaptığını görenler tepki gösterirler; ayıp değil mi madem birini siliyor veya karalıyorsun kendininkini sil ve karala, Leyla’nınkini neden siliyorsun!!.. Mecnun onlara öylesine bakar ve “Aşık maşuka perdedir, maşukta Aşık’a perdedir” der. Yani Leyla kendi suretine göre asıldır, Mevla’ya göre ise surettir. Her suret bir önceki surete göre asıl, esas ama bir sonrakine göre ise suret hükmündedir. Her suret bir önceki surete göre vuslat, bir sonrakine göre ise hasrettir. Yokluğunda buldum seni diyen muhayyile, görmeden bilen, gönül gönüle görmenin göz göze görmeden evla olduğunu idrak eden bilir bunu.. Bunun içindir ki Leyla Mecnun’u çölde bulup kendini tanıttığında Mecnun Leyla’ya ben Leyla’mı buldum sen de kimsin dediğinde. Aslı bulmuş, sureti aşmıştı.. Surette kalan hakikati bilemez. Surette kalan hakikati bulamaz ve anlayamaz.. Bunun için haykırır evrene Molla Cami;
Ben bilmez idim, gizli ayan hep sen imişsin
Tenlerde ve canlarda nihan hep sen imişsin
Senden cihan içre bir nişan ister idim ben
Ahir bildim ki cihan hep sen imişsin
Doktor!..
Sana da yeter bu reçete bana da.
Zeyl Ola: Halil Cibran, Ermiş adlı eserinde:
“Kederin varlığınızda açtığı oyuk ne kadar derin olursa, taşıyabileceğiniz sevinç o kadar çok olur” diyor.
Etiketler:
leyla ile mecnun,
suret
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder