Social Icons

1 Nisan 2013 Pazartesi

Ne ettik ömrümüzü

Mekânın Poetikası adlı kitabında Bachelard, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Ev, iç mekânın içtenlik değerlerinin fenemolojisini inceleyebilmek açısından hiç kuşku yok ki, ayrıcalıklı bir varlıktır;
tabii ki evi bütünlüğü ve karmaşıklığı içinde, eve özgü tüm değerleri de temel değerleri çerçevesinde ele almak koşuluyla. Ev, bize, hem dağınık imgeler hem de bir imgeler bütünü sağlar.

… Çekim gücü olarak niteleyebileceğimiz bir güç, imgeleri, evin çevresinde toplar. Başımızı soktuğumuzu bütün evlerin anılarından, oturmayı düşlediğimiz bütün evlerin ötesinde, içtenlikli ve somut bir öz çıkarabilir miyiz? Öyle ki, bu öz, içimizde sakladığımız tüm içtenlik imgelerimizin benzersiz değerlerini sorgulasın? Đşte temel sorun bu… Her barınakta, hatta şatoda bile, ilk kozayı oluşturan bu özü yakalamak; işte fenemeloğun başta gelen görevi. Bizi, içinde mutluluk duyduğumuz bir mekana bağlayan ince ayrımların her birinin kendi içinde sakladığı derin gerçekliği belirlemek istediğimizde, bu mekana bağlı ne çok sorunla karşılaşırız! Bir fenemoloğun gözünde ince ayrımlar, önde gelen ruhsal olgular olarak yer almalıdır. Ayrım, fazladan eklenen yapay bir renk değildir. Dolayısıyla, yaşam alanımızı, yaşamın tüm diyalektikleriyle uyum içinde nasıl doldurduğumuzu, ‘bir dünya köşesine’ her gün nasıl kök saldığımızı gözler önüne sermek gerekir.”

Ya ev şairlerinden Ziya Osman ne diyor bu işe:

Ne Oldu der Ziya Osman:

Odamız kararırken indirdiğin perdeler,
Çarşının gittikçe artan gürültüsü
Gelip kenarına oturduğun minder,
Genç kızken işlediğin masa örtüsü,
Yeşil abajurlu lambamız,
Küçük sobamız,
Anlatsanız,
Ne oldu o geceler , eski akşamlarımız?
Beyaz elbiseler giydiğin zamanlar...
Niçin yazmadık bir yere satır satır,
Duvarlar ! ne oldu konuştuklarımız?
Yüzünün pembeliği , saçlarının örgüsü.
Ben diyeyim : Kış şarkısı , sen de : Yaz türküsü.
Ne ettik ömrümüzü...

Ev?

Huzur ola...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
 
Blogger Templates