21 Mart 2017 Salı
Eski güzeldir
Arz üzerinde nerede durduğuma bakıyorum.
Durduğum yerden neyi, nasıl gördüğüme bakıyorum.
Gördüğüm yerde neyin durduğuna bakıyorum.
Gördüğümün gördüğüm olup olmadığına bakıyorum.
Sahip Ata Medresesi.
Almer (hilton mu demeli? Hem bir özel isim olamayacak kadar müptezel.)
Yeraltı Çarşısı girişi.
Üç ayrı medeniyet simgesi.
Neye yakınız?
Niçin?
Modern çıkmazımız ve şaşkınlığımız bir araya özellikle getirilmiş gibi.
Eski ve modern, güzel ve çirkin, geleneksel ve köksüz...
Adı konmamış bir çıkmaz.
Uyduruk bir tamlama: Kayseri modeli.
Kayseri modeli eski ve yeninin terkibi değil, eskinin kapitalist bir anlayışla sömürüsüdür.
Biri:
1267'den bu güne uzanan bir ses. O kadar eski, o kadar canlı... Her şeye rağmen dimdik ve mağrur.
Uzun bir tirad kulaklarımızda. Coşkun ve terütaze. Hâlâ derzlerinde tarih kokusu. Hâlâ taş ve desen ile talim ve terbiye ediyor. Nadide diyorsunuz. Hayret makamında kalıyorsunuz. Kapıdan girmiyor başka bir dünyaya adım atıyorsunuz. Kimlerle aynı mekanı paylaşıyorum demeden kemerler, revaklar, eyvanlar, küçük kapılar gözlerinizden yakalıyor ve başınızı göğe taşıyor. Gök ve taş. Çevre ve sonsuzluk. Zemin ve Taçkapı... O kadar eski. Capcanlı.
Kitabesi asırlar öncesinden haykırıyor:"Bu mübarek medresenin yapılmasını Kılıçaslan oğlu Yüce Sultan, Sultanlar sultanı, din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi Keyhüsrev zamanında, Allah mülkünü daim kıla 666 (1267) yılı aylarında Allah’u Teala’nın rahmetini uman kul Hüseyin oğlu Sahip Ali emretti".
Diğeri ve öbürü?
"Sevemedim kara gözlüm"
Niçin?
Bildiğin bina. Beton. Çimento.
Ruh yok. Maneviyat yok. Estetik yok. Sadelik yok.
Kalabalık var. Karmaşa var. Sıradanlık var. Maddiyat var.
Yahya Kemal veya Ahmet Haşim şiiri ile ilkokul bebelerinin 23 Nisan şiiri mukayesesi dahi abestir; hatta ihanettir.
Etiketler:
kayseri modeli,
sahabiye medresesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder