Muhibbî bir beytinde ağzına düşmek deyimiyle şöyle oynar:
Düşe nâdân ağzına korkum budur la’l-i lebün
Leblerün vasfında anun çün demem ey yâr şi’r
“Ey sevgili senin dudaklarını anlatan bir şiir söylemem. Senin lâl dudaklarının, nâdânın ağzına düşmesinden korkarım.”
“Ağzına düşmek” bir bilginin ağızdan ağıza dolaşması, rahatsız edici bir şekilde insanlar arasında yaygınlaşması anlamındadır. Beyitte deyim bu anlamıyla kullanılmış, ancak deyimin gerçek anlamı da çağrıştırılarak nükte yapılmıştır.
Sözün inceldiği yer işte burasıdır. Divan şairi, eserini meydana getirirken dilin bütün inceliklerini, tezat, mübalağa, zıt anlam, eşanlam ve nüanslarını kullanma imkânına sahip bir birikimdedir. Deyimler, atasözleri, kelâm-ı kibârlar ve kelimelerin yakın uzak anlamları şairin hükmüne ramdır. Bugün için Divan şairlerinin kullandığı pek çok edebî sanatın bugün bilinmemesi, bilgi ve ilgi seviyesinin nerelerde olduğuna yönelik önemli veridir. Ne “yerer gibi görünüp övmek” (te’kîdü’l-medh bi-mâ yüflebbihü’zzemm) veya bunun tersi olan “över gibi görünüp yermek” (te’kîdü’z-zemm bi-mâ yüflebbihü’l-medh) ne de rücû, iltifât, tecrîd gibi sanatlar bugün biliniyor.
Sözün söyleniş güzelliği kadar yüklendiği anlam da eskiden olmazsa olmaz unsurlardandı. Sevgilinin muhatab olduğu ifadeye bakar mısınız:
Sırrını âşık olan şöyle nihân etsin kim
Duymasın ağladığın dîde-i giryânı bile
(Âşık kişi, sırrını öyle saklamalı ki, ağladığını yaşlı gözleri bile duymamalıdır.)
Arz-ı hâl etmeğe cânâ seni tenhâ bulamam
Seni tenhâ bulacak kendimi asla bulamam (Ulvî)
(Ey sevgili, sana hâlimi arz etmek için tenhâ bir ânını bulamadım. Seni tenhâ bulunca da ben kendimi bulamadım, kendimi kaybettim!)
Erzurumlu Emrah da aşkın mahremiyetine inanmaktadır:
"Yâr adını desem olmaz / Düşer dillere dillere"
İsimsiz şu Karadeniz türküsü dahi mahremiyet sevdasındadır: “Ben seni sevdügimi de ellere mi duyurdin”
Peki bugün için Facebook veya benzeri sosyal ağlarda gençlerin açıkça beyan ettikleri "ilişkisi var" ifşaatlarındaki rahatlığa ve aşk mahremiyetine ihanetlerine ne demeli?
Ziya Paşa’nın : “Belli hâlimden ne hâcet söylemek” bercestesini emanet alıp "Zamane?!." diyerek sus ey kalem.
Sus...
* “Zâlim beni söyletme derûnumda neler var” Leylâ Hanım
8 Şubat 2011 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder