Klâsik Edebiyatımız şiir ve estetik mahallinde hükümranlığını her kûşeye duyururken ecdadın ictimai yaşantısına da ayna tutmaktadır. Bir mısra, bir beyt, bir mazmun, bir kitabe, bir gazel veya bir kaside tatlı bir heyecan ile karşı karşıya kalacağınız sürpriz destesi sunarken mensur eserlerin de estetik kaygılarla bezeli, söze ve vaziyete kıymet verici boyutu bizleri yaptığımız işler ve söylediğimiz sözler üzerine biraz daha düşünmeye davet ediyor. Kelamın yavan bir kelam olmadığını, acının nasıl paylaşılması gerektiğini; bir güle bakmanın dahi, bir bulutla yol almanın rayihası içinde "değer" taşıdığını küskünlüğümüz satırlarda görebiliyoruz.
Bakınız ecdat naif yönünü ölümde dahi nasıl göstermektedir, kelama yüreğini zerk edip "ictimai" bir yöne edebi değer katarak bakış kalitesi ve yürek zenginliği satırlarda yaşatmaktadır?
Ta'ziyetnâme “ta'ziye” amacıyla yazılan mektuplara verilen addır. XV.yüzyılın önemli şair ve münşîlerinden Mesîhî’nin (ö.918/1512) kaleme aldığı taziyetnâme şöyledir:
Ta‘ziyetnâme
Mahâmid-i firâvân u tahâyâ-yı bî-pâyân be-eşk-i dîde-i giryân ve sûz-ı sîne-i biryân iblâğ u irsâl kılındukdan sonra inhâ-yı muhibb-i kadîm ve inbâ-yı muhlis-i azîm budur ki el-hâletü hâzihi ‘aceb hâdise-i dil-dûz u vâkı‘a-i cihân-sûz mesmû‘ olmağın safâ vü şevk ü ‘ıyş u zevk dilden merfû‘ oldı ki şükûfe-i bâğ-ı ikbâl ve nev-bâve-i bustân-ı iclâl sümûm-ı hümûm-ı ecelden pejmürde vü âzürde olup sâkî-i devrân elinden kâse-i “küllü nefsin zâikatü’l-mevt”(1) şerbetin nûş idüp bu dârü’l-bevâr-ı iğtirârdan meserret-serây-ı ebrâra intikâl eylemiş. El-hükmü li’llâhi’l-vâhidi’l-Kahhâr.(2) “İnnâ li’llâhi ve innâ ileyhi râci‘ûn”(3) ve “Nahnü li-firâki mütevecci‘ûn.(4)
Beyt
Bu cihân dârü’l-fenâdur kimse kalmaz câvidân
Ger kalaydı kalur idi Fahr-ı ‘âlem bî-gümân
Hakk ‘alîmdür ki bu hâdise-i hâile vü vâkı‘a-i nâzileden şikeste-hâl (ü) dem-beste-makâl olduk ki takrîr-i beyân u tahrîr-i ‘ayân olur degüldür. Elden ne gelür? “İnnemâ yüveffe’s-sâbirûne ecrahüm bi-gayr-i hisâb”(5) mazmûnı ile ‘âmil olup sabr pâyin cebr dâmenine çekmek gerekdür ki lâ radde li-kazâihi ve lâ mâni‘ali-hükmihi (6)Hakk celle ve ‘alâ ol sa‘îd ü şehîd ekrema’llâhu meâbehu ve ‘attara bi-nesîmi’r-rahmeti türâbehi (7) Ferâdis-i kudsîn ü hazâir-i ünsinde mukîm kılıvire ve Cenâb-ı devlet-disâra hulel-i ıstıbâr müyesser eyleyivire ve min ba‘d nevâib-i zemân u mesâ‘ib-i devrândan ve havâdis-i rûz-gâr u vâkı‘a-i çarh-ı gad-dârdan masûn u me’mûn tuta ve zât-ı şerîfünüzi vâris-i i‘mâr-ı tavîle idüp, ol merhûm taht-ı türâbda âsûde oldukça vücûd-ı zât-ı şerîf ü unsur-ı latîfi tavvela’llâhu ‘ömreküm (8) sâir asdika ile makbûl-i murâdât u şümûl-i sa‘âdât üzre bâki vü pâyende kılıvire. Âmîn yâ Rabbe’l-‘alemîn ve bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.
Bâki. Hemîşe â‘dâ-yı devlet makhûr u perîşân ve ehibbâ-yı ‘izzet mesrûr u handân bâd bi-Rabbi’l-‘ibâd.(9)
El-fakîr-i zâr u hazîn
Mesîhî-i bî-karâr u pür-emîn”
------
1 “Her canlı ölümü tadacaktır.”, Âl-i İmrân, 185
2 Hüküm, yok edici ve tek olan Allah’ındır.
3 “Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz.”, Bakara,156
4 Biz ayrılıktan dolayı acı çekeriz.(Hadis)
5 “Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”, Zümer, 10
6 Allah’ın kazasını reddedebilen ve hükmünü engelleyebilen yoktur.
7 Allah, onun döndüğü yere rahmet etsin ve merhametinin hoş esen yeliyle onun toprağını kokulandırsın.
8 Allah, sizin ömrünüzü uzatsın.
9 Kulların sahibi Allah
30 Mart 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder