1978 senesinde ilkokul son sınıfta okuyordum. Evimizin bulunduğu mahalle, solcular tarafından “kurtarılmış bölge” lerden birisiydi. Birkaç yüz metre ilerimizde Fevzi Çakmak Lisesi vardı ve curcunanın tam beşiği sayılırdı. Okul çıkışlarında solcuların okulunda okuyan ülkücü öğrenciler, toplu halde ve sloganlar atarak, kendi “kurtarılmış bölge”lerine kadar yürürler, bu yürüyüşleri esnasında istisnasız her gün bir arbede, taşlı sopalı meydan muharebesi yahut silahların konuştuğu “savaş” yaşanırdı. Biz zamane çocukları, kömürlük damlarının üzerine oturur ve yolu gören boşluktan biraz sonra yaşanacak olayları, beleş maç seyreden kimselerin duyduğu haz ile seyre hazırlanırdık. Ne vızırdayan kurşunlar ne ağzı yüzü kan çanağı içerisinde kalan “ağabeylerimiz”, işin açığı, fazla enterese etmezdi bizi.
İlkokul bittikten sonra babam, gece gündüz direksiyon sallayan bir şoför olarak değil, okumuş – yazmış bir aydın gibi bana hangi okula gitmek istediğimi sordu. Hangi duygular içerisinde karar verdiğimi hatırlamıyorum. Şehrin diğer ucundaki İmam – Hatip Lisesi’ne gideceğim dedim. Babam bir sevindi ki sormayın... Demek sağcıların ve solcuların akıbeti hakkında ta o zamanlardan sağlam bir karara ulaşmıştım.
İmam Hatip Orta ikide iken meşhur darbe oldu: 12 Eylül. O zamana kadar “Akıncılar” kimdir, ne değildir tanıma fırsatım oldu. Okulumun ağabeyleri olmalarından başka sebeplerle de sevmiştim onları.
Okuldan çıktıktan sonra eve kadar yürürdüm. Önce İslamcıların bölgelerinden geçerdim. Sonra ülkücüler ve nihayet solcular... O zamandan yazma ve okumayı seven birisi olarak başlardım duvarlara, yollara yazılmış sloganları okumaya. Bir tarih okunurdu duvarlarda. Geçerliliğini hâlâ yitirmeyen sloganlar özellikle kırmızı ve siyah yazılırdı. 12 Eylül öncesi gençlik her şey bir yana ileri görüşlü, canlı ve birlik bir gençlikti. "Dava" uğruna can vermeyi şeref sayarlardı. Verirlerdi de. Şimdinin gençleri gibi değildi onlar. Bir tek, maşa olarak kullanıldıklarını anlayamadılar.
YÖK’e hayır derlerdi mesela. YÖK kuruluşunu darbe sonrası tamamladı ve o “hayır”lar geçerliliğini hâlâ koruyor. Nedense en çok bu sloganı görürdüm duvarlarda. 12 Eylül sonrası, geçmişin izlerini silmek için toplumun ve duvarların üzerine badana çektiler. Yolumun üzerindeki bir yazı, ben mezun olana kadar beyaz badananın altından biraz silik biraz ümitsiz başını gösterdi. YÖK’e hayır. Sonra yıktılar yazının olduğu bahçe duvarını. Geçti, gitti...
Sonra Kahrolsun bilmem neler, "Büyük" adamların kocaman yazılan isimleri, çekiçli, oraklı, hilalli, kurtlu resimler... Bu yazı ve figürleri silmeye cesaret edemeyen biz sevgili halk... İşin sloganlarla olmadığını anladık anlamasına da slogansız, türküsüz ve marşsız bir hareketin olamayacağını da bilmiş olduk. Üstad ''Slogan, ilkelin sığınağıdır'' buyuruyordu sonra. En çok buna takılmıştık. Sonra bir başka Üstad'ın kitap adı vardı şöyle yan tarafımıza seslenen: Surat Asmak Hakkımız.
İşin etimolojisi vardı bir de:
Slogan, kelimesi ingilizce asıllı bir kelime olup ingilizceye de Keltçe'den geçmiştir. Keltçe sluagh (birçok ruh veya ölüler ordusu) ve ghairm'in(çığlık) birleşiminden çıkan sluagh-ghairm'in evrilmiş halidir. Sluagh-ghairm de ölülerin (veya ruhların) savaş çığlıkları anlamındadır. Keltler* (özellikle İskoçya'nın bir bölgesinde) belli geceler ölülerin ruhlarının savaştığını ve gece duyulan seslerin bu savaşan ruhların çığlıkları olduğuna inanırlarmış. Prof. Oktay Sinanoğlu da ingilizce kökenli bu kelimenin yerine bugünkü Kırgız Türkçesinde slogan karşılığında kullanılan "uran" kelimesinin kullanılmasını öneriyor.
Slogan kelimesinin lügat anlamını serdettikten sonra bir de ıstılah anlamına bakalım. Slogan, "herhangi bir takım, ürün, yer, nesne vb gibi oluşumlar için reklam veya propaganda yapmaya yarayan söz veya kelimeler" anlamında kullanılır.
Özellikle reklamcılıkta bir ürün ya da hizmet ile ilgili olarak, "ürün ya da hizmetin imzası" anlamında da kullanılmaktadır.
Şimdi, geriye bakıp "vay be" diyebilmek mi önemlidir, dudak büküp geçmek mi?
Sloganlardan hareketle bir dönemin tahlline mi eğilmek gerek, karanlığına müdahil olmamak mı?
Sahi spor, güncel (bu ifade çabuk deforme olan manasınadır), fos olmayan bir sloganımız var mı el'an?
Sloganlarımı seviyorum. En çok da bunu: " I am a Muslim, Dont panic.
---
(i.)Kelt, bugünkü Breton, irlanda ve Galyalıların aslını meydana getiren Hint Avrupa asıllı kavim. Celtic, Keltic (s.), (i.) Keltlere ait; (i.) Keltçe. (i.), (ark.) eski devirlere ait taş veya madeni balta.
2 Nisan 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder