"Güllerin diplerine gübre verelim mi?"
"Olur. Burada kalmamış çatıdan getireyim"
"Tamam."
Bir güle eğildi. Dünya onunla eğildi. Kokladı. Salavat getirdi gül kokulu Nebiler Nebisine. Bir başka güle yöneldi. Kokladı. İlla seher vaktinde kokardı bunlar. İlla. Penbe, kırmızı, siyah, beyaz güller... Kimisi yediveren, kimisi sarmaşık gül... Taze sürgünleri bir çocuk sever gibi okşadı. Üzerine kurumaya yüz tutmuş birkaç gülü bağ makası ile kesti, suya koydu. Diplerinde arsız çimler büyüyordu durmadan. Güllerin köklerine zarar vermemek için çok dikkatli vurarak çapayı, otları bir bir temizledi. Bir de şu dizleri ağrımasaydı. Ne zaman çökerek iş yapsa feryat ediyor, isyana duruyordu dizleri. "Buna da şükür" dedi sessizce, bir başka yedivereni koklarken. Daim şükür, hep şükür...
Bir elma düşüyor çime. Güm sesine önce serçeler kulak kabartıyor. Bir vayvasıl kopuyor dutun dalları arasından. Ne kadar dökmüşler yere. Yere düşen karıncaların, böceklerin nasibi. Kuşlar dönüp bakmıyorlar bir daha. Bir elma daha düşüyor. Ağzımızda ekşilik.
Bir Cahit Sıtkı sesiyle "Düşten Güzel" hayat...
Aslında güzel.
Çok güzel...
Hülasası dahi.
Ve lakin güneş yorgun ve bezgin yakalıyor bizi.
Bolca şekva...
Bahar gönlümüzce de gelebilir oysa. Her salavat güldür. Her gül bir salavat.
Rüyamızda gül büyüyor. Öyle olmasaydı akşamdan sabaha açar mıydı gonca? Gonca yarin dudağıdır ki şairler lal olsun. Gonca aşk olsun. Aşk koksun.
Aşığın gözyaşı gül renginde akarmış ey dost...
"Kolay gelsin baba. Güller ne diyor?"
"Salavat diyor oğlum, salavat"
"Daha baba, daha."
"Tavaf da başladığı yerde bitiyor. Ömür de. Kuşlar dönüyor. Hatırlar dönüyor. Hatıralar dönüyor. Çocukluk ikinci defa yaşanıyor. Bulut buluta dönüyor yüzünü. Ay güneşe. Ruh bedene. Gül kokuyor. Gül koktukça salavat diyor. Gül salavatla kokuyor.
"Huzur içinde olanı huzura erdirene hamd olsun. Zihni berrak kılana hamd olsun. Elimizin altındaki ile yetinmeyi yetirene hamd olsun."
11 Temmuz 2011 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder