30 Aralık 2019 Pazartesi
Kokusundan tanırım
Uzun zaman olmuş Hunat'ta namaz kılmayalı. Hele cuma namazı... Nasıl kalabalıktı, maşaallah. Ezanı beklerken gözüm kemerlerden mihraba, sütunlardan minbere kaydı, durdu. İşte dedim bozkırın camii. Alabildiğine yayvan. Kemerlerle taşınan tavan sade, gözü yormayan basit bir mimari.
Eski camiilerin kendilerine has kokuları vardır. Ne kadar yenilenirlerse yenilensinler o koku gitmez. Hunat'ta yine derin derin içime çektim yüzlerce yıllık hatıraları. Seneler önce daha lise talebesi iken okul çıkışı Hunat'a gelir Hacı Hasan amcanın yanına diz çökerek, hem ezber hem kıraat ile ders alırdık. Daha eskilerde henüz çocukken babamızla gelirdik bayram namazlarına. Kâh uyuklar kâh va'z ile seyr arasında gidip gelirdik. O zaman da vardı bu koku. Ben kokusundan bilirim hem Hunat'ı hem sair eski camiileri...
Eski dedim de ne kaldı?
İşte bu yere koyduğun alnının yerinde dün kimler vardı, dedim kendi kendime. Dışarıda musallada bekleyen cenaze dahi dün buralarda değil miydi? Ne yazık. Ve'l asr. Ziyandayız.
Ancak "sabır" diyebiliyoruz.
"Sabır"
Sabr-ı cemil.
Etiketler:
hunat camii
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder