Üzerime sinen bahçenin kokusuna, parmak aralarına yerleşen çamuru, toprağı (torpağı) ekleyerek yaslıyorum sırtımdaki günün bütün yorgunluğunu sandalyeye. Başladım mı bitirilmesi gereken, giriştin mi hal etmeden çıkılmayacak işlerle yakalanıyorum toprağa. Akşama hep unutulmuş, aman adam bu da yarın olsun denmiş, şu fena olmadı ama şöyle daha iyi olurdu düşünceleri ile sığınıyorum. İyi ki akşam var. İyi ki...
Akan zamanda, dönen dünyada, var olan bilinmezlikte ve atinin sürpriz nefesinde toprağa diz verilmiş çer çöp ile vakit tıklatıyoruz.
Allah encamımızı hayr eyleye.
Zeyl ola:
İki Bayburtlu iş ararlar. İş aradıkları yerde de müthiş bir işveren vardır. Fakat "Ben Bayburtlu'ya iş vermem" diye tutturmuştur. Bunu bildiklerinden bizim kafadarlar, konuşma alıştırmaları yaparlar. "Bizim Bayburtlu olduğumuzu anlayamayacak o herkele" derler.
Mülakaat anı gelir çatar.
İşveren "yaprak deyiniz" der "yarpak" derler.
"Toprak deyiniz" der "torpak" derler
"Köprü deyiniz" der "körpü" derler..
İşveren kapının yönünü göstertir vatandaşlara...
Akabinde kafadarlar fikir teatisinde bulunurlar. "Ula ne dedük de annadi bu bizim Bayburtli olduğumuzi? Yarpak dedi dedük, torpak dedi dedük, ahan avu körpüde poku yedük ha"
Foto: Hayrettin Oğuz
24 Nisan 2012 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder