Sahur.
Sabah namazı için buz gibi Pınarbaşı. Bir benzinlik.
Mescid.
Benzinliğin karşısında yakın zamanda saldırıya maruz kalan İlçe Emniyet. Gökte kan kokusu. Gök karadan kara. Hüzün.
Durmadan alınan yollar.
Bomboş.
Dünyada bir tek insanlar uykuda.
Gaz, vites, ibre...
İşte güneşte burada.
Tam karşımıza geçiyor güneş.
Gözler kısık.
Gözle mahmur.
Sarız muhakkak sarı kızdan geliyordur. Kayseri'nin bir diğer ilçesi Sarı Oğlan değil mi?
İlçeler, köyler, isimler...
Ne güzel bir isim Göksun... Gök ve sun. Gök. Sonra Kanlı Kavak. Nasıl bir hikayesi olmalı ki bir araya gelmiş olsun kan ve kavak... Merak.
Her yanımız rivayet:
Yavuz Sultan Selim’in Bağdat seferi sırasında kasabanın yakınında bulunan ve kavak yetiştiriciliğine de müsait olan çatalkavak isimli mevkide kavaklıklar arasında Yavuz Sultan Selim’in askerleri ile Dulkadiroğlu Beyliğine mensup askerler arasında kanlı bir çatışma vuku bulur. Bu savaşta kavakların kana bulanması hasebiyle bu yerleşim yerinin adı Kanlıkavak diye anıla gelmiştir.
Bir de Karagöz oyunu vardı değil mi bu isimle...
Sonra Dokuzdolambaç...
İsme bakar mısınız. Şiddetli, zor, ağır... Dolana dolana çıkılırdı, hatırlarım. Sürücünün kabiliyetinin ve cesaretinin ortaya çıktığı, nicesinin "Hele şurayı aşalım, kurban keseceğim" dediği yer. Kar varsa, sis varsa... Dolana dolana aşılan Pınarbaşı - Göksun arası geçit yine dolana dolana inilir - di.
Dokuzdolambaç ismi ile "duble yol" olduktan sonraki hali alaka kesp etmiyor. Basıp gidiyorsun. Sanki otoban. Eskinin sürücüleri şu halini görseler çektiklerine bir ay ağlarlar. Zor yol tereyağından kıl çekercesine aşılıyor artık.
Dokuzdolambaç ne olacak?
Ne zararı var efendim, hatırlatmaya devam etsin geçmişi, belki şükreder insanlar.
Başka?..
Belki yarına...
5 Ağustos 2012 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder