Üstümüze sıçrayan kir ve çamurdan, yüreğimizi gözüne kestiren iftira ve zorbalıktan, aklımıza pusu kurmuş desiselerden namazın ve kıblenin ve kalbin Rabbine sığındık.
O, sığınılacak tek makam değil midir?
“Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sabit kıl, kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et!”(Âl-i İmrân, 3/147)
“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!” (A’râf, 7/23)
Sonra yağmur ile toprağın, dal ile çiçeğin, bulut ile rüzgarın eşliğinde kabaran şehrin kirine ve gürültüsüne arkamızı dönerek kıbleye yöneldik, kıblenin Rabbine yöneldik.
O, yönelinmesi gereken tek makam değil midir?
“Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur, hiç şüphesiz Sen işitensin, bilensin. Ey bizim Rabbimiz! Hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tövbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 2/128)
Ve elbet ana-babamızın dualarına yürek kesilip mümbit ve geniş, ferah ve sıcak, samimi ve yâr insanların ellerine ellerimizi, kalplerine kalplerimizi bıraktık. Birlikte açtık ellerimizi yüceler yücesine.
O, el açabileceğimiz biricik makam değil midir?
Şikayet değil dua ediyoruz.
Duadan başka nemiz var erenler...
“Ey Rabbim! Bilmediğim şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer Sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen ben hüsrana düşenlerden olurum!” (Hûd, 11/47)
“Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler arasına dâhil et.” (Şu’arâ, 26/83)
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40)
Amin, amin, amin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder