Mısırlılar ona “ölümden önceki ölüm” adını vermişler... Cüzzâm kelimesi Arapça’da “elin kesilmesi, parmakların düşmesi” anlamına gelen “cezem” kökünden türetilmiş. Türkçe’de daha çok “cüzzam” şeklinde söyleniyor. “Meczum” ise aynı kökten türetilmiş olup “cüzzamlı, kötürüm hale gelmiş, parmakları düşmüş kimse” demek. Kelimenin bu anlamıyla İslâm’dan önce Araplar arasında bilinmesi, hastalığın Arabistan’da çok eski çağlardan beri tanındığını gösteriyor.
Cüzzam, Divanü Lûgati’t–Türk’te iki farklı kelimeyle ifade edilir. Birincisi “anumı”. Cüzzam karşılığı olarak kullanılıyor. Diğeri “yaman ig”. Yaman hastalık, miskinlik hastalığı anlamında cüzzamı ifade ediyor.
Müntehab–ı Şifa’da “cüzzam rencindedür” başlığı altında bahsedilmektedir. Burada cüzzamın sebebi olarak “hayz” gösteriliyor. Bütün peygamberler ve alimlerin ittifak ettiği bu görüşe göre cüzzam, hayzın eserlerindendir. Hastalığa kadınların adet dönemlerinde yapılan cinsel ilişki sebebiyet vermektedir. Haram ve mekruh kılınan bu durumdan bazı kişilerin sakınmadıklarından da bahsedilir.
Ortaçağ’da Katolik Kilisesi’nin günahkâr olarak kabul ettiği cüzzamlılar, İbnî Sînâ’ya göre sadece bulaşıcı bir hastalığın kurbanıydılar. İbnî Sînâ’nın bu tesbiti İslâm dünyasında yaygın bir görüş olarak diğer hekimler tarafından da benimsenmişti. Bununla birlikte cüzzamlılar Batı’da da İslâm dünyasında da toplumdan tecrit ediliyorlardı. Avrupa’da cüzamlıyı toplumdan ayırmak için bir cenaze töreni düzenlenir ardından hasta, papaz tarafından bir cüzzam evine terk edilirdi. Böylece cüzamlı, toplumdan dışlanarak kilise himayesinden mahrum bir şekilde sefalet içerisinde bırakılırdı. Philip Hitti Avrupa’da XII. asırdan itibaren başta cüzamlı evleri olmak üzere, çok sayıda hastahane ve darülacezenin aniden ortaya çıkmasını Haçlı Seferleri vasıtasıyla İslâm dünyasının etkisi olarak görmektedir.
“Aslandan kaçar gibi cüzzamlıdan kaçın” (Buhârî, “Tıb”, 16) meâlindeki hadisiyle Resûl-i Ekrem müminleri bu hastalığa karşı uyarmıştır. Ayrıca biat etmek üzere Medine’ye gelmekte olan Sakıf kabilesinden bir heyetin içinde cüzzamlı birinin bulunduğunu haber alınca, “Geri dön, biz senin biatını kabul ettik” diye haber gönderdiği bilinmektedir (bk. İbn Mâce, “Tıb”, 44). Yine bir hadisinde, “Cüzzamlıların yüzüne uzun uzadıya bakmayınız” (İbn Mâce, “Tıb”, 44) demek suretiyle hem korku ve tiksintiyle bakarak onları rahatsız etmenin doğru olmadığını, hem de görüntülerinin etkisinde kalarak karamsarlık duygusuna kapılma ihtimalinin bulunduğunu anlatmak istemiştir. Önüne geçilemez ve üstesinden gelinemez felâketler karşısında Allah’a sığınmaktan başka çare bulunmadığını sık sık hatırlatan Hz. Peygamber cüzzamla ilgili olarak da, “Allahım! Delilikten, cüzzamdan, barastan ve kötü hastalıklardan sana sığınırım” (Müsned, III, 192; Nesâî, “İstiǾâze”, 36) şeklinde dua etmiştir.
12 Şubat 2014 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder