Ki o kelimeler eline alıp içini yokladın mı ses dahi verirdi.
Ete kemiğe bürünürdü eskiden kelimeler.
Mesela "dost" dendi mi herkes dost olanı anlardı, anlam birden üçüncü, dördüncü basamaklara kaçmazdı.
Dosttu işte.
Arkanı dönebilirdin.
Aranılandı.
Mesela "fakir ama onurlu" olurdu insanlar.
İster bir Yeşilçam filminden düşsün gündemimize ister bir anda burun buruna gelelim "fakir - onurlu" kimdi bilirdik.
Tıpkı "zengin - şımarık" kimdi, bildiğimiz gibi.
Ayıp ayıptı bir zamanlar.
Hürmet, vefa, aşk, terbiye, adap, çocuk, baba, gökyüzü, hüzün, sevgili... Sevgili idi.
Cebimizden cüzdanımızı çarpan bir yankesici sessizliği ve hızında kelimelerimizin içi boşaltıldı. Camide ayakkabımız çalınırken dahi haberdar idik dünyadan ve fakat kelimelerimiz GDO'lu gıdalar gibi aslından uzaklaştırıldı kör, cahil ve bigane tavrımız sayesinde.
Kim yaptı bunu?
Kimler?
Herkes.
Başta biz olmak üzere HERKES.
Kahramanlarımız adileşti.
Efsanelerimiz tükendi.
Alelade oluverdi üstümüze doğan gün.
Yıldızlar altında olmak, karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak, dağlara çıkmak, aşk kesilmek filan absürd sayıldı pragmatik dünyamızda.
Kalelerimiz bir bir talan edildi.
Yağmalanmış bir imparatorluk hüznü yakamızda.
Kim yaptı bunu?
Kimler?
Hain, her yerde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder