Social Icons

11 Ocak 2024 Perşembe

Asya'da Beş Türk'ü Okurken

 


Birkaç aydır kalın kitaplarla hemhal oluyorum. Bile isteye bir tercih değil bu. Kitaplar kitaplara götürüyor; bir okumadan başka bir okumaya seyrediyorum. Yakın zamanda tekrar okuduğum "Yılların İzi"nden aldığım lezzet şunu bir kez daha ortaya koydu ki biyografi, hatırat türü kitapları daha severek daha hızlı ve daha verimli okuyorum.

Velud yazar Beşir Ayvazoğlu'nun "Ataç"ını da çıkar çıkmaz aldım. Bir solukta okudum. Ayvazoğlu çok beğendiğim ve araştırmalarına çok itimat ettiğim bir yazar. Birçok biyografisini okumuş olmanın alışkanlığı ile "Ataç" elimden düşmedi. Buna sebep biraz da Ataç'la ilgili başka okumalarımın olması etken oldu diyebilirim. Özellikle "Eşlerine Göre Ediplerimiz"de Sermet Sami Uysal'ın verdiği ve derslerde akılda daha kalıcı olması için sıkça kullandığım "dedikodu" malumatı bir de Ayvazoğlu nasıl bakmış Ataç'a merakı ile okuttu eseri. 

Araya giren ince kitabımız Halil Solak'ın "Kitap Sevenler Cemiyeti" mezkur eserler yanında çok daha hızlı okundu. Kütüphaneler ve kitaplar her zaman ilgimi çekmiştir. Bu kitabın içeriğinden bir başka kitaba, "Müteferrika'nın İzinde"sine henüz başlamadım. Sırasını bekliyor. 

Peki, "Asya'da Beş Türk"?

Ne sebep oldu da aldım, okudum hatırlamıyorum ama birkaç güne sığan ve oldukça sürükleyici bir hatırat olan bu eseri diğerlerinden ayırt etmeden, zikretmeden geçmek istemedim. 

Şunu samimiyetle itiraf edebilirim, son yıllarda okuduğum en etkileyici eserlerden birisiydi. Bu etkide "Tabii" platformunda izlediğim Mahsusa'nın etkisi oldu mu bilmiyorum lakin güçlü anlatım, muhteşem dil, fazlasıyla aksülamel kitabın elden düşmemesi için yeterli sanırım. 

Şöyle uzunca bir özet geçelim:

Kitabın yazarı Adil Hikmet Bey isimli bir Osmanlı subayıdır. Osmanlı’nın son yıllarında Teşkilatı Mahsusa (Osmanlı İstihbarat Teşkilatı) tarafından anavatandaki Türk kavimlerini bilinçlendirmek üzere Orta Asya’ya gönderilmiş beş isimden biridir. Bizzat Enver Paşa tarafından belirlenen bu beş isim şunlardır: Adil Hikmet Bey, Selim Sami Bey (Kuşçubaşı Eşref’in kardeşi), Hüseyin Emrullah Bey, Tatar Hüseyin Bey, Bursalı İbrahim Bey.

1914 senesinin temmuz ayında yola çıkan beş kişilik istihbarat ekibi tüccar kılığında Hindistan’ın Bombay şehrine çıkmışlardır. İngiliz gizli servisi tarafından takip edilseler de bir şekilde bu çemberden kurtulmuşlardır. O yıllarda İngiliz işgali altında bulunan Hindistan’da Müslümanlarla temasa geçmişler, İslam Cemaatinin de yardımıyla zorlu bir yolculuğun ardından Peşaver üzerinden Türkistan’a ulaşmışlardır. Kaşgar’da bir süre kalan grup bu süre zarfında yörenin kanaat önderleriyle buluşmuş, bölgedeki okulları ziyaret etmiş ve ortamı yoklamışlardır.

Bu sıralarda 1. Dünya savaşı başlamıştır ve Osmanlı da Almanların yanında savaşa girmiştir. Böyle olunca Osmanlı’nın gönderdiği bu ekip düşman Rus ve İngilizler tarafından hedef haline gelmiştir. O yıllarda Doğu Türkistan bölgesi Çin yönetiminde bulunsa da Çin yönetimi çok zayıf olduğu için İngiliz ve Rusların rahatça girip çıktığı bir bölgedir. Tüm Çin’de İngiliz sömürüsü hakimdir. Adil Hikmet Bey ve arkadaşları savaşın çıkması üzerine Rusları hedef almak ve yeni bir cephe açarak Osmanlı’ya yardım etmek üzere Afganistan üzerinden Orta Asya içlerine geçmeye karar verirler. Fakat sınırdan geçerken ihanete uğrayarak Ruslara esir düşerler. Esir düşmelerinin sebebi ellerinde silahlarının/mermilerinin bulunmayışıdır. Adil Hikmet Bey Türk okulu müdürünün boş fişekler vermesini ve toyluğunu ilrrleyen bölümlerde sıkça anar. Grubun idam edilmesine karar veren Ruslar onları Taşkent’e (Özbekistan) götürür. Osmanlıların esir alındığını duyan Uygur Türkleri ayaklanarak Çin hükümetini ve Alman büyükelçiliğini uyarırlar. Bu haberleri alan Kırgızlar-Özbekler de Rusları sıkıştırarak “Biz onlarla aynı milletteniz, onlara bir şey olursa buralarda tutunamazsınız” ihtarını verirler. Olayların kızışması üzerine Ruslar idamdan vazgeçerek grubu sürgüne gönderirler.

Kazakistan’ın ücra bir bölgesine sürülen Beş Türk yaklaşık 1 yılın ardından firar ederek Kırgız süvarilerden oluşan bir ordunun başına geçerler. Tarihte “Yedisu İsyanı” olarak geçen savaşlarda Çar ordusunu ağır hezimetlere uğratırlar. 7 ay boyunca basılmadık Rus köyü ve askeri birliği bırakmazlar. Bunun üzerine Rus Çarı batıda Osmanlı devleti ile savaşan birliklerden bir kısmını buraya kaydırarak başlarına da meşhur komutanları Kuropatkin’i geçirir. Tüm bu çabalara rağmen isyanı bastıramayan Ruslar bölgedeki sivilleri katletmeye başlar. O sıralarda da Bolşevik devrimi gerçekleşir ve Ruslar savaştan çekilir. Rusya’nın savaştan devre dışı kalmasıyla amacına ulaşan 5 Türk Çin devletinin aracılığıyla Bolşevik yönetimiyle sulh imzalar.

Adil Hikmet Beyin komuta ettiği bu yaklaşık 5000 kişilik ordu koca Çar imparatorluğunu yıpratmış, Bolşeviklerin güçlenmesiyle de devrim gerçekleştiği için yeni Komünist yönetim I.Dünya savaşından çekilmiştir. Bunu yakından takip eden İngilizler savaşta Rus ortaklarını kaybettikleri için bu 5 Türk'ün ölü ya da diri ele geçirilmesi için her yere haber salar. Tekrar Doğu Türkistan’a geçen 5 Türk burada kahraman olarak karşılanır. Gittikleri her köyde, şehirde baş üstünde ağırlanırlar. Bu defa ekibin kendileri için de tehdit olduğunu düşünen Çin yönetimi 5 Türk’ü tutuklamak ister. Lakin bol miktarda silah ve bombaları bulunan ve çok iyi savaşan bu Osmanlıları derme çatma Çin askerlerinin teslim alması mümkün değildir. Nitekim Uygurlar ve Kırgızlar da her an ayaklanmaya hazırdır. Yapılan görüşmelere Alman büyükelçi de müdahale ederek ekibe dokunmadan Şanghay’a ulaştırılmalarını sağlar. Şanghay’a ulaşan 5 Türk yaklaşık 2 yıl burada kalır. Adil Hikmet Bey anavatana dönmek isterken Kuşçubaşı ihtilalci kimliği ile tekrar ayaklanmalar için Azerbaycan taraflarına gitmek ister. Aralarında münakaşalar da cereyan eder. Nihayetinde iki gruba ayrılırlar ve Kuşçubaşı Selim Sami grubu Azerbaycan’a geçerken Adil Hikmet Bey ve Hüseyin Bey bir Japon gemisi ile Almanya’ya giderler. Bu sırada savaş bitmiştir ve Almanya işgal edilmiştir. İngilizler ise halen aradığı bu 5 Türk'ü idam etmek istemektedir. Hamburg’a inen Adil Hikmet Bey burada Almanlar tarafından kollanır. Aylarca saklandıktan sonra İtalyan elçiliğinden edindiği sahte pasaportla halen işgal altında bulunan İstanbul’a döner.

1914’te başlayıp 1921 yılında sonra eren bu 6 yıllık görevde 5 Türk istihbarat görevlisi binlerce kilometre yayan yürümüş, Taklamakan çölünü aşmış ve Pamir dağlarını yaya olarak kışın geçmiştir. Şimdiki Hindistan, Pakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan, Afganistan, Moğolistan, Çin, Rusya, Doğu Türkistan topraklarında 6 yıl boyunca hem Ruslara hem de İngilizlere büyük kayıplar verdirmişlerdir. Ekibin tamamı sağ salim ülkeye geri dönmüştür.

Osmanlı’nın yıkılması ve yeni cumhuriyetin kurulmasıyla bu beş kişi Osmanlı Teşkilatı Mahsusa elemanı olmaları ve Enver Paşa'ya yakınlıkları nedeniyle kara listeye alınmışlar, bunun neticesinde ekibin en kahraman üyelerinden Kuşçubaşı Selim Sami (Kuşçubaşı Eşref’in kardeşi) Atatürk’e suikast bahane edilerek jandarma tarafından İzmir’de katledilmiştir. Bursalı İbrahim Bey ise hayatı boyunca işsiz kalmış, çok büyük sıkıntılardan sonra genç yaşta vefat etmiştir. Benzer şekilde Adil Hikmet Bey de 46 yaşında kalp krizinden hayata veda etmiştir. Her biri en az 3 dil bilen, eşsiz benzersiz yetenekleri bulunan bu cengâverler büyük bir vefasızlığa uğramışlardır. Bu 5 Türk Asya’da yedi düvele karşı galip gelmişken kendi vatanlarında eşkıya muamelesi ile karşılaşmış ve mezarları bile bilinmeyecek şekilde yok edilmiştir. 

Ruhları şad mekânları cennet olsun.

Eski harflerle 1928'de Cumhuriyet'te bir kısmı tefrika edilen bu eser 1997'de Ötüken Neşriyat tarafından basıldıktan sonra bazı bilgilere Adil Hikmet Bey'in ilk kez 6'lı yaşında görebildiği kızı vasıtasıyla ulaşılmış, eklemelerle eser son hâlini almıştır.

Eser üzerinden o yıllarda ve o coğrafyada Osmanlı'ya nasıl bakıldığı; Çin, Rusya ve Afganistan halkı ile Kırgızların, Kazakların, Tatarların neler yaşadığı, neler beklediği, ne yaptıkları çok net paylaşılıyor. Abdülhamid zamanında açılan birkaç okul, o bölgedeki kanaat önderlerinin çocukları da olmak üzere oralardan birçok öğrencinin İstanbul'a egitim için gönderilmesi, oralarla kurulan bağların zeminini oluşturuyor lakin cumhuriyetle bu köprü maalesef terk ediliyor.

Bu eser bir hatırat değil bir döneme açılan muhteşem bir kapı. Burada zikredilenlerin çok daha fevkinde enteresan ve orijinal malumata ulaştırıyor bizi. Çokça okunması, dönemin  çokça anlaşılması temennisiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
 
Blogger Templates