"Ozan sözcüklerle görür buyuruyor" Üstad Fazıl Hüsnü Dağlarca. Sermayesi kelimeden başka bir nesne olmayan şairin kulağına eğilip sır verircesine, yürek koyarcasına, hayret edercesine, aşkcasına...
Yeni budanmış daldır kelime...
"Sofraya hep birlikte otururduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına, ayaklarımızı altımıza alıp yan oturarak yaklaşırdık. Sofra örtüsünü dizlerimizin üsüne çekerdik."
Bakınız bu alıntıdaki kelimelere. Bugün için kullandığımız bu kelimelerden hangileri yarına taşınacak, yaşayacak, hangileri daralacak, değişecek, kaybolacak...
Şairler görecek ki kelimeler selametle yola devam edebilsinler.
Kelime yolcudur. Macera yaşar.
Kelime toplumsal bir serüveni yaşar.
Yoldaki yolcudur kelime...
Yolun yolcuları nasıl el verir, nasıl ses verir bakar mısınız:
Yoldakilerden temren ( – kargı, mızrak,) aba, ( kalın derviş elbisesi ) culus bahşişi, kethüda gibi kelimeler çıktığı yolda kullanım alanı bulamadığı için ikballerini kaybetmişler.
Yoldakilerden bazıları kabına sığmayan heyecanları ile değişim yaşıyor. Mesela büyük çadır anlamına gelen “yurt“ sözcüğü anlam genişlemesine uğrayarak “vatan” anlamıyla varlığını sürdürüyor.
Yolun sözcülerinden kelimeler eski anlamları yanında yeni anlamlar kazanıp çok anlamlı da olabiliyorlar. Bir göl adı olan ”terkos“ anlam genişlemesiyle evlerde akan su anlamına gelebiliyor. "Mal" kelimesi anlam genişlemesi yolu ile canlı cansız hayvan, eşya, taşınır taşınamaz her türlü gayrimenkul anlamına genişlediği görülüyor.
Mesela, “yüz” sözcüğünün ilk anlamı “surat"tır. Ancak bu kelime, zamanla suyun yüzü (yüzey), evin ön yüzü (taraf, cephe), yorgan yüzü (bir şeyin görünen bölümünü kaplamakta kullanılan kumaş) anlamlarını da kazanarak anlam genişlemesiyle nasiplenmiş.
Yolun yolcularından "oğul" kelimesi başlangıçta kız ve erkek anlamlarını içerirken sonradan yalnızca erkek çocukları için kullanılarak anlam daralmasına uğramış.
"Erik" kelimesi, şeftali, kayısı, zerdali anlamını içerirken, sonradan bir tür meyve için kullanılarak anlamına sınır getirmiş.
Yunus Emre bir şiirinde: "Derviş donun donandım / Yola baktım utandım" diyor. O devirlerde don kelimesi "elbise, giyim kuşamın tümü" anlamındaydı. Günümüzde ise "iç çamaşırı" anlamına gelecek şekilde anlam kaymasına, başka bir deyişle anlam daralmasına uğramış.
"Yemiş" kelimesi geniş anlamıyla her türlü kuru ve yaş yiyecek anlamında kullanıldığı gibi sadece “incir“ anlamına kadar daralan dar anlamıyla da kullanılabilmektedir
Tıpkı şu kelimelerde alınan yol gibi:
Savcı: Sözcü, elçi, peygamber, sanıkları kovuşturan hukuk adamı, atasözü söyleyen
İl: Ülke, vilayet
Ekin: Ekilen her şey, buğday
Hâkim: her şeye sahip olan, durumu kontrol altına alan, yargıç
Diyeceğim oldur ki kelime düştüğü yolda şekil ve renk alır.
Menzile vuslat her zaman nasip değildir.
Kelime yolcudur. Macera yaşar.
Kelime toplumsal bir serüveni yaşar.
Yoldaki yolcudur kelime...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder