Social Icons

3 Nisan 2012 Salı

Ben Yazdım Sen Oku

III. Selim devrinde başlatılan bir uygulamayla Avrupa başkentlerinde daimî elçilikler kurulur. Üç yıllığına tayin edilen bu kimselerden bazıları, sefaretnameler, takrirler ve havadisnameler kaleme almışlardır...

O zamana kadar olmayan bir şey.
Sebep tahmin edebileceğiniz gibi basit: Güç sen de değil artık.
Uzun okumaların veya derin tahlillerin yeri ve zamanı değil işte. Eski günler gitti (gidiyor), bir ferman o kadar iş bitirmiyor vs.

Ne yazmış peki efendiler?
Tespitlerini.
Şimdi şu yargıya hemen kulak verebiliriz:

Edward Hallet Carr şöyle der: “Bir kere tarihin olguları bize hiçbir zaman ‘arı’ olarak gelmezler, çünkü arı bir biçimde varolmazlar ve varolamazlar: Her zaman kayıt tutanın zihninden kırılarak yansırlar. Bundan şu sonuç çıkar ki bir tarih eserini ele
alınca, ilk ilgileneceğimiz, içindeki olgular değil, onu yazan tarihçi olmalıdır.


İşte büyük laf.

O zaman tarihin yönü edebiyata dönecektir. Biyografik eserlerin nitelik açıdan oldukça yetersiz olduğu, dolayısıyla yazar ve şairlerin şahsî özelliklerinin eserlerinden hareketle ancak tahminî olarak bilinebildiği Türk edebiyatında, edebiyat tarihçisinin yapması gereken görevlerden ilki, edebiyata yön vermiş fikrî, siyasî ve edebî mihrakların temel özelliklerini tespit etmek olacaktır. Böylece eldeki yetersiz verilerden hareketle basitçe resmi çizilmiş şahıs ve eserlerin, yüzyılın geniş tablosu içinde aldıkları yeri tahmin etme imkânı sağlanacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
 
Blogger Templates