Bir tarafta başörtülü kızlara şiddet uygulayıp saldıran hanımefendi,
Bir yanda broşür dağıtan gence "andımız" okutmaya kalkan bayan,
Bir yanda akıl tutulmalarının sayısız örnekleri...
Hızla sürüklendiğimiz kutuplaşmalar, ayrışmalar, senin adamın, benim yolum nizahları seçimlerle ayyuka mı çıkıyor yoksa birileri bile isteye tezgah mı kuruyor tereddüdünde değilim. Türkiye'de yaşıyorum. Nice olaylara şahit oldum. Nice günler gördüm. Şaşırmıyorum. Sadece üzülüyorum.
Dün olanları bugün bilmeyen gençlere,
Çabucak unutan gün görmüşlere,
Asla alışkanlıklarını değiştirmeyi düşünmeyen eski zihinlere,
Üzülüyorum.
Çünkü Mart'tayız ve adım adım bahar geliyor. Bembeyaz çiçeklenen ağaçlara Mart Dokuzu kar beyazlığı ile eşlik ediyor. Güneş bulutlarla köşe kapmaca oynuyor. Bir adam şiir yazıyor. Süleyman yetimlere koşuyor. Dualar ediyor analar. Kelimeler daha bir anlam kazanıyor...
Seçimler geldi. Çabuk gidecek. Belli.
Ya bahar...
Bir bahar akşamı rastlayacağız derin ve eski bir hatıraya. Seçim bayrakları değil ter ü taze yapraklar altında.
Bir ilkbahar sabahı terennümü ile açacağız pencereleri. Güneş. Bahar. Huzur. Seçim otobüslerinin gürültüsünü boğacak birden yağmur.
Siyasiler bir başka seçime kadar çocuklarla fotoğraf çektirmeyecek, biz, çocuk elleriyle papatyalar toplayacağız.
Şiirler gelip anlatacak baharı. Dizilerden kaos, haberlerden şiddet, açık oturumlardan kin ve düşmanlık yayılacak lakin bir berceste mısra elinin tersiyle silip atacak kararan bulutları.
Bir seçim daha geçecek. Yepyeni kitaplar okuyacağım. Şiirden şiire, duadan duaya koşacağım. Kâh İbrahim Tenekeci ile kâh Mustafa Kutlu ile; kâh İsmet Özel ile kâh Sezai Karakoç'la yeni yolculuklara çıkacağım. Çocuklarım peşimde olacak. Ben bahara tutunacağım.
Hoş geldiniz Sultanım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder