Ekranda gördüklerimizin ne kadar "sanal" yani gerçekten ne kadar uzak olduğu tohumunu serpiyorlar. Ateşler içerisinde yanan kimsenin aslında sinema hilesi ile yanmadığını, kılıçların insanları öldürmediğini, göklerde uçulmadığını, arkalarından çıkanların kuyruk olmadığını filan küçük küçük ekiyorlar.
Dev prodüksiyonların, milyon dolar bütçeli filmlerin "o kadar da" olmadığını düşündürüyorlar.
Sahte gerçeklik görüyoruz her şeyde.
Nihayetinde ekran görüntüsünden ibaret diyoruz izlenilen. Araya reklam alınan, şova yönelik, kurgulanan "şey" nitekim.
Tohum, ortamını bulunca göğerir. Uç verir, sürgüne durur. Her yerde karşılaşılabilecek ayrık gibi zihinlerde kol atmaya başlar, büyür. Şöyle söyler eskiler ayrığın ağzından: "Eşeğin g.tünde bir hafta kalsam kök salmak için yeter."
Peki zihnimizde ne kadar kalmalı?
Sonrası kolaydır.
Ajanslara düşen haberler "şüphe" ile karşılanmaya başlanır. Zihinlerin bir kenarında duran "ayrık otu" bir film izliyormuş alışkanlığına sevk eder. Acabalarla, haydi canımlarla kayıp giden görüntülerden sonra değişen ekran, değişen düşünceler, değişen gerçeklik... Kazalar uzak, savaşlar uzak, ölümler uzak. Acılar çok çok uzak.
Sahile vuran çocuk cesedi aslında bildiğimiz manada çocuk cesedi olmayabilir.
Uçaklar oyuncak bombalar atmıyordur.
Göç zorunda olduklarını gördüklerimiz, bilmem ne filmindeki görüntüden başkası değillerdir.
Ekranın bu tarafı dupdurudur.
Dağa tırmanmak ile dağa tırmananı izlemek nasıl aynı şey olabilir?
Rüzgârın tenimize dokunması ile rüzgârın ekran görüntüsü arasında "rüzgâr" kadar fark yok mudur?
Vardır elbet.
Gerçekte su vardır, ölüm vardır, acı vardır; dağ, aşk, sıkıntı, zaman, açlık, vatan, göç, mihnet, meşakkat, soğuk, deniz, batan tekne, tuzlu su, nefes, hatıra, çaresizlik vardır.
Otuz yıla yakındır durmadan bombalan Afganistan, Irak nasıl manipüle edilebilir başka?
İlerlemeyi, gelişmeyi ve gücü slogan haline getiren Batı bunları kan coğrafyasına çevirdiği yerlerde başka nasıl savunabilir?
Doğruyu kendi doğruları, yanlışı kendi yanlışları ötesine asla taşırmayan "Sistem", sistem dışında olan biten her şeyi kendince yorumlayıp ambalajlayıp göz tezgahımıza koymaktadır.
Sonuç şu kadar basittir:
Ağızlardan çıkanlar ile kulakların duyduğu farklı şeyler.
Gerçek başka yerde.
Gerçek başka şekilde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder